Ortaöğretim Matematik Öğretmeni Adaylarının Matematik Okuryazarlığı Hakkındaki Görüşleri


Özet

Matematik ve teknolojideki gelişmelere bağlı olarak günümüzde uygulama ve modellemeye dayalı matematik okuryazarlığı kavramı giderek önem kazanmaktadır. Matematik okuryazarlığı, “bireyin düşünen, üreten ve eleştiren bir vatandaş olarak bugün ve gelecekte karşılaştığı sorunların çözümünde matematiksel düşünme ve karar verme süreçlerini kullanarak çevresindeki dünyada matematiğin oynadığı rolü anlama ve tanıma kapasitesidir” (OECD, 2006). Bu çalışmada matematik öğretmen adaylarının matematik okuryazarlığı hakkındaki görüş ve değerlendirmeleri incelenmiştir.

 Araştırmanın çalışma grubunu bir devlet üniversitesinin ortaöğretim matematik eğitimi anabilim dalında öğrenim gören 95 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Öğretmen adaylarının dört açık uçlu soruya yazılı olarak yanıt verdikleri dokümanlardan elde edilen veriler içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Çalış ma sonucunda öğretmen adaylarının matematik okuryazarlığı kavramının anlamına ilişkin sınırlı bilgiye sahip oldukları belirlenmiştir. Herkesin matematik okuryazarı olması gerekmediğini belirten öğretmen adaylarına rağmen, bu kavramın anlamına ve geliştirilmesine yönelik değerlendirmelerinden çeşitli kategoriler belirlenmiştir.

Özgün ŞEFİK† ve Şenol DOST
Hacettepe Üniversitesi, Ankara, TÜRKİYE
Makale Gönderme Tarihi: 08.03.2016 Makale Kabul Tarihi: 09.08.2016

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/259253

MATEMATİK ÖĞRETMENİ ADAYLARININ DERSLERİNDE KULLANDIKLARI LİMİT KAVRAMINA ÖZGÜ ÖĞRETİM STRATEJİLERİ

Özet

Bu çalışmanın amacı, matematik öğretmeni adaylarının derslerinde kullandıkları limit kavramına özgü öğretim stratejilerini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma yöntemlerinden biri olan özel durum çalışması deseninden yararlanılmıştır.

Çalışma son sınıf dört ortaöğretim matematik öğretmeni adayı ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, katılımcıların limit kavramına yönelik hazırladıkları ders planlarından, derslerinin video kayıtlarından ve yarı-yapılandırılmış görüşmelerin ses kayıtlarından derlenmiştir. Katılımcıların öğretimlerinde kullandıkları limit kavramına özgü öğretim stratejileri konuya özgü gösterimler ve konuya özgü etkinlikler bağlamında incelenmiştir. Limit kavramına özgü kullanılan gösterimler (a) şekilsel, (b) sayı doğrusu, (c) tablo, (d) grafiksel, (e) cebirsel ve (f) sözel gösterimler şeklindedir. Konuya özgü etkinlikler ise (a) oyun, (b) günlük yaşam örneği, (c) animasyon, (d) görsellerle desteklenmiş senaryo, (e) analoji, (f) Escher’in resimleri, (g) farklı bilim dalları, (h) polinom fonksiyonlarda limit değerini tartışma ve (i) limite ilişkin özelikleri pekiştirme olarak gruplandırılmıştır. Katılımcıların sıklıkla kullandıkları gösterim şekilleri sözel ve cebirsel gösterimler olmuştur. Katılımcılar limit kavramını ağırlıklı olarak ilk derslerinde günlük yaşamla ilişkilendirmişler ve kendileri ile yapılan görüşmelerde bu stratejiyi tercih etme sebeplerini, öğrencilerin limit kavramını daha iyi anlayabilmelerini sağlamak olarak belirtmişlerdir.

Semiha KULA- Esra BUKOVA GÜZEL


Milli Eğitim Dergisi Bahar 2015 Sayı 206; sayfa 160





Önermeler Mantığı; Akıl Yürütme’de İlkel Zamanlar/ YazıDers 6

Merhaba,

İlginç, tuhaf konsantrasyon yöntemleri vardır. Bazı insanlar, konsantrasyon (Yoğunlaşma, diğer etkenlerden arınarak belirlenmiş olan hedefe bilişsel odaklanma) sorunun çözümünde kendilerine özgü bazı yöntemler bulduklarını düşünürler. Oysa bilinenlerin aksine bulunan yöntem ne kadar kişiye özgü olursa olsun, kişi genel insan formasyonu içerisinde yeni ve farklı bir yöntem geliştirmiş olmaz.

Neden? Her insan farklı olduğu halde neden kendine özgü konsantrasyon yöntemleri geliştiremez? Bu her insanın beslenme-sindirim-boşaltım zinciri gibi temel işlerlik ilkelerine bağlılıkla ilgili basit bir durumdur. Yöntem farklılıkları, kişiye özel genetik yapı ile yine kişiye özel psişik metamorfozlardan doğarlar, ancak yine de kişiye özgülüğün sınırları, genel insan mekaniğinin sınırları ile örtüşmek dışında başka bir durumla/olasılıkla karşılaşamazlar.

Mantık; Siyah, Beyaz ve Gri/ YazıDers 5

Merhaba,

İnsanların birbirlerini aşırı mantıklı veya aşırı duygusal gibi sınıflandırıcı ve dışlayıcı eleştirilerle suçladıklarını duyduğumda şaşırıyorum. Ve merak ediyorum; bu suçlamada eleştiri okları ‘aşırı’ ek sıfatına mı yapılmakta, yoksa mantıklı, duygusal sıfatlarına mı? Eğer eleştiriler ‘aşırı’ ek sıfatına yönelikse ve bu ‘aşırılık’ suç ise; insanlar ‘aşırı olmayan’ mantıklılığı veya duygusallığı eleştirerek birbirlerini suçlamıyorlar, demek gerekecektir. Yani; bir insan mantıklı iken, diğer bir insan duygusal olabilir ve bu durum eleştirilmez; bu durumdan suç üretilmez/üretilemez, öyle mi?

Gerçekten ilginç bir durum. Fakat büyük bir sorununuz daha çıkıyor ortaya; bir insan sadece ‘aşırı olmayan’ mantıkla veya sadece ‘aşırı olmayan ‘ duygusallıkla davranış formlarını düzenliyor olabilir mi? Önünüze ek bir sıkıntı daha çıkacak; ‘aşırı’lığın görelilik açılarına göre sınırlarını da belirleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz.

İspat Yöntemleri ve Yükseltgen Hisler/ YazıDers 4

Merhaba,

İnanmak ve ikna olmak arasında ne gibi bir fark var? Endişelenmeyin hemen; felsefî bir paradoks/kısırdöngü arayışında değilim. Zaten, bu iki düşünsel eylem ya da karar aralığında herhangi bir paradoks/kısırdöngü yok. Yerinde bir kısıtlama yaptım, hoş görürseniz. İnanmak ve ikna olmak, düşünsel eylemlerdir. Bir diğer kısıtlamama göre, bir bütünün ayrılmaz iki karar aralığıdırlar. Biri diğerinin ardılıdır. İkna olmadan inanamazsınız. İkna olduktan sonra da tek seçeneğe sahipsiniz; inanmak. Söz dizisini anlamı kalınlaştırmak için değiştireyim; İnanmışsanız, ikna olmuşsunuz, ikna olmuşsanız inanmak zorundasınız.

Çok karışık bir mesele değildir bu. Biz Zarîralılar için gerçekten değil, içtenlikle söylemeliyim ki; sizin için de değil. Aramızdaki tek fark, bu matematiksel bütünlüğü bozmak için bizim bir neden aramayışımız.

Matematiksel Terimler ve Kırmızı Tavşan/ YazıDers 3

Merhaba,

Matematiğin dili, kendine hâs bir dildir, biliyorsunuz. Bu dil, karşılaşıldığında, diğer diller gibi bilmeyeni aşırı zihinsel hareketliliğe sürükler, sıkar, rahatsız eder; bilinçaltına kıymık uzatır. Eğitimle ilgili görsel materyallerde kullanılan simgeleri gördüğünüzde de bilişsel düzenekleriniz üzerinde belirgin bir tedirginlik oluştuğunu hatırlayacaksınız.

Anlattıklarımı okurken aynı tedirginliğin sizi tekrar rahatsız ediyor olabileceğini düşünüyorum, umarım öyle değildir. Bu tedirginliğiniz simgelerden değil, simgelerle anlatılanları anlamama kaygısından kaynaklanmaktadır. Simgelerin temsil ettikleri anlamlarla ilgili deneyimleriniz yeterli olsaydı, böyle bir sıkıntınız olmayacaktı.

Size, matematiği öğrenmemeniz için gerekli olan tüm koşullanmalarla kuşatıldığınızı, tasarlanmış, planlanmış, uygun kontrol aralıkları ve noktaları ile bilişsel farkındalığınıza ket vurulduğunu söylersem, inanır mısınız? Sizi bilerek matematikten uzakta tutmuş olduklarını sanırım siz de fark etmişsinizdir.

Giriş ve Aşkın Sayılar/ YazıDers 2

Merhaba,

İzniniz olursa, geçmiş önyargılarınızı ve korkularınızı tetikleyebilecek olan bir konuyla giriş yapmak istiyorum. Müsterih olunuz, girişin getirdiği muhtemel psikolojik sorunlar az sonra kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çünkü; siz de biz Zarîralılar gibi, neden-sonuç ilişkisi izah edilince her olguyu ve sistemi anlayabileceğinizi çok önceden öğrenmiş bulunuyorsunuz.

Zaman bir sayı doğrusudur ve her bir noktasına bir reel sayı karşılık gelir, dediğimizde temel matematiksel önermelerden birini zamanla ilişkilendirerek evrensel bir ölçüm değerine ulaşmış olacağız. Bu önerme, ben değiştirmeden önceki hâliyle tam olarak şöyledir: “Sayı doğrusunda her noktaya bir reel sayı karşılık gelir.” Reel sayıların sayı doğrusu ile ilişkisine çok sonra değineceğimiz için, giriş yaptığımız yerde basit bir eşleşme yaparak sayıların ürettiği zihinsel bulamaçların evrenle ilişkilerini gözlemeyebilmek adına, zaman ve sayı doğrusunu birbiriyle ilişkilendiren yeni bir bileşik önerme ürettik.

Zarîra Yolu/ YazıDers 1

Merhaba,

Sizin ve benim planlamadığımız bir zamanda burada, karşınızdayım. Bu zamanın koordinatları ile ilgili bir tasarrufum yoktu; tasarrufum noktalarımı zamanın sayı doğrusu üzerine sürmekten ibaret.

Adım Mustafa. Söylentilere göre, bu gezegenden değilim. Zarîra adlı bir gezegenden geldiğimle ilgili kronolojik bilgileri zamanın sayı doğrusu üzerine sürdüğüm diğer noktalardan anlayabileceksiniz. Allah’a inandığımızı ve onun tüm emirlerini saygıyla karşıladığımızı belirtmem gerekir, bizde insanın genetik özelliklerini taşımaktayız, ancak gezegenimizde çok fazla insan yok.

Neden karşınızdayım?